mardinmardin.net | Taşın ve İnancın Şiiri...

Mardinkapı Şen Olur, Ergenekon olmasa - Elif Çakır
Tarih: 09.04.2008 Saat: 04:17
Konu: medya


Asık suratlı gündemlerden bıktım, gerilim senaryosu yazılardan da.
Çocukken evcilik oyunları oynardık ama bir sahiciliği vardı.
Ama bu demokrasicilik oyunu da, oyuncuları da, oyuncakçıları da kabak tadı vermeye başladı.
Herhangi bir gazetenin yaptığı kıytırık bir haber, bir köşe yazarının kaleme aldığı kışkırtıcı vehimler, parti kapatma sebebi olarak iddianamelere girebiliyor.
Yanlış anlaşılmasın, AKP’nin kapatma davası ile üzülüp duruyor değilim. Bilakis en çok AKP eleştirisi yapanlardan biriyim.

Her zaman söyledim, şimdi de söylüyorum ki, üniversiteler kapılarını başörtülü kızlara kapatma ayıbını taşırken, eşi başörtülü bir cumhurbaşkanının köşke çıkması diğer örtülü kadınları mutlu etmemiştir. Yani ne cumhurbaşkanlığı bir kaledir ne de bir kalenin fethi filan söz konusudur. Asıl mesele, ömrünü cuntacılığa adamış insanların, hiçbir katakulliye başvurmadan kendi halinde yaşayan milyonlarca insanı bir anda nasıl bölüp parçaladığı, nasıl yaraladığıdır.

Özgürlüğü, kendisinden farklı olanları türlü hilelerle baskı altında tutup, yeri geldiğinde aşağılayarak, yeri geldiğinde boğazını sıkarak sadece kendisine ait bilen, aslında gerçekten küçük bir azınlığın ülkeyi ne hale getirdiğidir asıl mesele.

İşin garibi, bunlar egemenler.

“Benim istediğim gibi olacaksın” olmazsa olmaz şartı ile ülkeyi yönetmek istiyorlar.
Ama işin burasında içimi rahatlatan bir husus var ki, bunlar hep korkularıyla, vehimleriyle yaşayacaklar ve her an huzursuz olacaklar.

ABD’den korkacaklar, AB’den korkacaklar, Ermeni’den korkacaklar, Kürt’ten korkacaklar, İran’dan korkacaklar, Rusya’dan korkacaklar, Sünni’den korkacaklar, Alevi’den korkacaklar…

Nereye kadar?

Bilmiyorum.
Bildiğim bir şey varsa, korkuyla yönetmekte ısrar edenlerin günden güne kendilerini öfkeleriyle harap ettikleridir.
Fakat.
Ergenekon’dan hâlâ çıkamamış, kendilerini oraya kıstırılmış hissedenlere karşı da anlayışlı olmak lazım. Dışarı çıkmalarına yardımcı olmak, ülkeyi gezdirip göstermek lazım.
Yeis yüklü değilim.
Fakat bu ara bıkkınım.

* * *

Bütün bu bıkkınlıklar arasında duyduğum en güzel şey, bugünlerde ihmal ettiğimiz “İyi misin” şeklindeki tek sözcüklü soru cümlesiydi.

Her hafta sosyal bir konuya değinen Kanal 7’nin en çok reyting alan programı Mahmut Tuncer Show’un Mardin’deki çekimlerine, yine Tuncer’in o melodik tarzdaki “İyi misen?” sözünü duyunca ben de katıldım. Peşlerine takılıp Mardin’e gittim.

Gözümü Mardin’de açtım, Diyarbakır’da kapadım. Bedenime sığamayan ruhumu teskin etmiş olarak geri döndüm.

***

Günde üç kez çan seslerinin, beş kez ezan seslerinin yükseldiği ve dinler savaşının olmadığı Mardin bütün ülkeye açık hava mektebi olmalı, hatta bütün dünyaya...

Mardin’de Süryani, Müslüman, Hıristiyan, Ermeni, Türk, Kürt, Arap kimi gördüysem, hangi olta soruyu sorduysam, insanların ilk birkaç saniyelik tuhaf bakışları cevap oldu bana. Sonrasında kâh soru cevap kâh muhabbet esnasındaki satır aralarında da farklı bir şey duymadım.

Kim olursanız olun, huzurun anlamını Mardin’de içselleştirirsiniz.

1969 yılında vefat eden Hanna Dalabani’nin hem Müslümanlar arasında hem Süryaniler arasında en güvenilir din adamı olarak iki kültür arasında köprü vazifesi görmesi ve bölgedeki kan davalarında aracılık yapması, küs olan insanları barıştırması, --eskiden dağlarında yetişen safran bitkisinden adını alan- Deyrulzafaran’ın muhteşem yapısı kadar etkileyici...

Mardin halkı kötü nefeslere kem gözlere ve bütün uğursuzluklara karşı “üzerlik otu” yakıyor evlerinde, dumanlar gökyüzüne çıktıkça kötülüklerin de onunla birlikte dağılacağına inanıyorlar. Ben de Mardin’den bir tutam “üzerlik otu” getirdim ve yetinmeyip ve erinmeyip birilerine lazım olur diye kına taşı da getirdim.

Elif Çakır

08.04.2008





Bu haberin geldigi yer: mardinmardin.net | Taşın ve İnancın Şiiri...
http://www.mardinmardin.net

Bu haber icin adres:
http://www.mardinmardin.net/modules.php?name=News&file=article&sid=82