mardinmardin.net | Taşın ve İnancın Şiiri...

Erdoğan'ın "Kürt Seferi": Yanardağ Politikası
Tarih: 11.11.2008 Saat: 05:03
Konu: Mithat Sancar


Başbakan’ın son “Kürt seferi” sırasında ve sonrasında yaptığı açıklamalar, çeşitli karşılaştırmalara ve benzetmelere vesile oldu. Kimine göre, “Erdoğan Demirelleşiyor”; bazıları, “Erdoğan’ın Çillerleştiği”ni söylüyor; bir yoruma göre ise, “Erdoğan, Obama olarak başladı, Bush’a döndü”.

Bütün bu tespitler, bir gerçeğe işaret ediyor: Türkiye’de yerleşik siyaset zihniyeti, ondan mağdur olanların bile ruhlarına müthiş bir şekilde sinmiştir. Erdoğan ve AKP de, bu zihniyeti yaratan Türkiye modernleşmesinin has evlatlarıdırlar.

Bu zihniyeti anlayabilmek için, başvurulabilecek en iyi kaynak, ne Çiller’dir, ne de Demirel. Bu kaynağı bulmak için, biraz daha gerilere ve bu coğrafyanın dışına uzanmak gerekir. Böyle yaparsak, ulaşacağımız isim ise, Carl Schmitt olacaktır.

Nazi rejiminin kuruluş döneminde, özellikle 1933 – 1936 yılları arasında hukuk ve siyaset alanındaki teorik çalışmaları kadar; Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’ne üyelikten akademide ve yönetimde çeşitli fonksiyonlar üstlenmeye varıncaya dek önemli katkılar sunmuş bir üniversite hocasıdır Carl Schmitt (1888-1985).

Olayları ve meseleleri olabildiğince dolaysız telaffuz etmekle maruf bir sinik olan Schmitt’e göre, “siyasal eylemlerin ve saiklerin dayanağını oluşturan özgül siyasal ayırım, dost ile düşman ayırımıdır”.

Schmitt, “dost-düşman ayırımı”nı “savaş” kavramlarıyla birlikte düşünür ve siyasetin nihaî anlamını dost ile düşman arasındaki savaşta görür. Çünkü savaş, düşmanlıktan doğar; düşmanlıksa, ötekinin varoluşsal inkârını ifade eder.

Erdoğan’ın “ya sev ya terk et”e çıkan sözleri, “yurttaşların hainlere karşı silah kullanmasına” çağrı anlamını veren beyanları, bu zihniyetin tipik yansımaları olarak okunabilir. Ama bu ifadelerden öte, asıl kullandığı üslup çok vahim. Ahmet İnsel, dünkü Radikal İki’de, bu üslubun çarpıcı örneklerini sıralarken, bunun “biz ve öteki” ayrımını mutlaklaştıran işlevine ve muhtemel sonuçlarının dehşetine dikkat çekiyor.

Erdoğan, kendi sözlerinin şehvetine kapıldıkça, siyasal ruhunun dip kaynağını oluşturan en karanlık kuyulara sürükleniyor. Evet doğru, bu üslubu en çok Çiller’de görmüştük; ama Erdoğan’ı Çiller’in de ötesine taşıyan noktalar var. Çiller, algılama ve aktarma kapasitesi sınırlı bir papağandı. Oysa Erdoğan, otoriterlik üzerine kurulu iktidar okulundan ürpertici bir hamaset yeteneğiyle mezun olmuş çok daha sahici bir figür. Çiller, esasen bir taşerondu ve patronlarına özerk bir toplumsal destek sunacak bir temsilden yoksundu. Oysa Erdoğan, Çiller’i taşeron olarak kullanan odakların gücüne korkunç derecede güç katacak özerk bir toplumsal desteği temsil ediyor. Bu nedenle de, aynı üslup, Erdoğan’da çok daha büyük ve güçlü bir yıkım potansiyeline ulaşabiliyor.

Peki, daha düne kadar demokrasi ve özgürlük şampiyonluğunu kimseye bırakmayan, sivil siyaseti savunan, Kürt sorununda barışçıl çözüm umutlarını okşayan Erdoğan, ne oldu da, bütün bunları bir kenara bıraktı?

Bu sorunun cevabı için de Carl Schmitt’ten yararlanabiliriz. Schmitt’e göre, şeylerin doğası, en berrak haliyle istisnaî (olağanüstü) durumlarda görünür.

Türkiye, siyasal açıdan böyle bir istisnaî dönemi yaşıyor. Daha açık söylemek gerekirse, Türkiye siyasal krizin en derin noktalarından birine ulaşmış görünüyor ve bunun temelinde de Kürt sorunu yatıyor. Bütün siyasal aktörler, başından beri bu sorunun etrafında dolandı. Merkezdeki hükümet ve muhalefet partileri, bazen sorunun içine el uzatmayı denedi; ama ya “sorunun magma”sını görmediler veya görmek istemediler ya da oraya el atmaktan korktular. Çözümsüzlük durumu sürdükçe, o magma kaynamaya devam etti ve her fırsatta münferit lavlar püskürtmeye başladı. Şimdi de total bir yanardağ patlamasının eşiğine geldi.

AKP ve Erdoğan, bu magmayı soğutacak demokratik çareler üretme konusunda zaten sınırlı ve büyük ölçüde konjonktürel olan kapasitelerinin sınırına dayanmış görünüyorlar. Bu durumda, en iyi bildikleri ve kendilerini en çok güvende hissettikleri dile, “devletin kadim dili”ne sarılıyorlar. O dil ki, kendilerinde çok daha çirkin ve çok daha gaddar duruyor. Böylece, lavların gazabından kendilerini koruyabileceklerini hesaplıyorlar herhalde.

Aslında bu eğilim AKP’de kuruluşundan beri vardı ve zaman içinde çok sayıda işaretle dışa da vurdu. Birikim’in Temmuz – Ağustos 2004 tarihli 184-185. sayısında şu satırların yer aldığı bir yazı yazmıştım:

“AKP, Türkiye’de siyasal kültürün önemli bir bileşeni olan ‘muhalefete tahammülsüzlük’ hastalığından azade ve Türk modernleşmesinin belirleyici özelliklerinden olan ‘siyaseti toplumla değil toplum adına yapma’ geleneğinin dışında değildir. Bu özellikler, benzer durumdaki herhangi bir siyasal oluşum gibi AKP’yi de; devletin mistik becerilerine atıfla, siyaseti devletle, devlet için ve devlet aracılığıyla yapmayı ifade eden ‘yüksek siyaset’ mecrasına neredeyse zorunlu olarak sürükler. Bu yönelim AKP’nin merkeze yerleşme çabasıyla birleştiğinde, zaten orada yerleşik olan devlet zihniyetiyle ya da bu zihniyetin devlete biçtiği misyon, işlev ve hedeflerle özdeşleşmeye hızla evrilebilir.”

Şimdi bu evrilmenin doruk noktalarından birine tanıklık ediyoruz. AKP ve Erdoğan, bu doruğa tırmanırken, sanki kılavuz olarak Carl Schmitt’i kullanıyor. Zira iktidarda kalmayı, siyasetin yegâne hedefi olarak gören bu zihniyet, Schmitt’in pek takdir ettiği Machiavelli’den beri bildiğimiz üzere, her türlü hukuksal, demokratik ve etik bariyeri yerle bir etmekten sakınmaz. Ama birçok yazımda belirttiğim gibi, Kürt sorununda kaynayan magmayı soğutmak yerine patlatmayı tercih edenler, tutkuyla sarıldıkları iktidarların en ufak bir hayrını bile göremeyecekleri bir yıkıma neden olacaklardır. Bu yanardağ eğer patlarsa, bu ülkeyi üzerinde asırlarca bir tek çiçeğin bile boy veremeyeceği maddî ve manevî bir çöle çevirecektir. Akıl ve vicdan üzerine kurulu bir “insanlık siyaseti”ne olan ihtiyacımız, hiç bu kadar yakıcı olmamıştı galiba…

Mithat Sancar Birgün gazetesi





Bu haberin geldigi yer: mardinmardin.net | Taşın ve İnancın Şiiri...
http://www.mardinmardin.net

Bu haber icin adres:
http://www.mardinmardin.net/modules.php?name=News&file=article&sid=103