mardinmardin.net | Taşın ve İnancın Şiiri...

ÖRTMENİM GREYFURT NEDİR ? Aziz Aytaş
Tarih: 22.10.2008 Saat: 09:54
Konu: Hariçten Gazel


Ben Mardin’de bir okulda bir derste bir anımı anlattığım gün Diyarbakır’da kepenkler kapalıydı. Başbakanımız Diyarbakır’daydı. Ve Bağlar çocukları polislere taş atıyordu...

Mardin Anadolu Lisesi Edebiyat öğretmeni Aziz Aktaş'ın öykü tadındaki duyarlı anlatısına ulaşmak isterseniz içeri bekleriz...

Konu tam olarak oraya nereden geldi ansımıyorum; ama sanırım her sanatçının sanat yapıtını oluştururken bir paradigma ekseninde metnini oluşturduğunu, aynı temayı konu edinen metinlerin farklı paradigmalarla, farklı sanatçılar tarafından farklı şekillerde bir bütünlük kazanabileceğini kavratmaya çalışıyordum öğrencilerime.
Bu bağlamda Ferit Edgü’nün ‘Yazmak Eylemi’ adlı kitabının iyi bir örnek olabileceğini, bu eserinde Ferit Edgü’nün aynı konuyu yüze yakın bakış açısıyla yeniden oluşturduğunu belirttim.
Söz Ferit Edgü’den açılmışken anlatmaya başladım:

Sanırım ilkokulun dördüncü sınıfındaydım. Diyarbakır’ın şimdi ilçe olan Bağlar Mahallesi’ndeki Faik Ali İlk Okulu’na gidiyordum. Sınıfımdaki arkadaşlarımın büyük çoğunluğunun -annesine babasına kadar- tüm ailesini tanıyordum. Hepimizin ayaklarında Kürtçe solé trek dediğimiz kara lastik ayakkabılar ve kıçımızda teyzelerimizin, annelerimizin fistanlarından bozma pijamalar vardı. Yoksulduk.
Hangi dersin kapsamına giriyordu şimdi ansımıyorum. Öğretmen turunçgilleri sordu. Sınıfın büyük çoğunluğu parmak kaldırdı. Öğretmen söz verdi:

- Portakal, mandalin.
- Portakal, mandalin.
- Portakal, mandalin.
- Portakal, mandalin.
- Portakal, mandalina, greyfurt.

Bizden farklı bir de greyfurt öğesini üstelik T.D.K sözlüğüne uygun olarak yanıtına ekleyen arkadaşımız mahallemizden değildi. Sakarya’nın Karasu İlçesi’nin Kirazlı köyü nüfusuna kayıtlı ve her nasıl olmuşsa bizim mahallede ev kiralamış olan –Batı illerinden zorunlu hizmet için gelen memurlar daha çok biraz daha elit duran Ofis Semti’nde oturmayı tercih ederlerdi- bir polis memurunun oğluydu. Öğretmen bu yanıtı duyunca arkadaşımızı iltifatlara boğmuş biz de kıskançlık ve hayranlıkla bakmıştık ona. Fakat kıskançlık ve hayranlık duygularından daha vahim bir soru vardı ortada:

Greyfurt! Neydi?

Aradan yıllar geçti. Lise son sınıfa gidiyordum. Üniversite sınavlarına hazırlanmak için seviye tespit sınavlarına girip ücretsiz okumayı hak ettiğim bir dershaneye gidiyordum. Dershane daha iyi hazırlanmam vadiyle ve ailemi de ikna ederek yarıyıl tatilinde bizi Ankara’ya götürdü. Hayatımda ilk kez şehir dışına çıkıyordum. Dikimevi’nde bir yurda yerleştirildik. Yedi katlı olan yurdun en alt katı yemekhaneydi ve yemekhanenin merdivenlerin hemen dibindeki bir bölme tıka basa portakal ve mandalina doluydu. Biraz da beraber aynı odayı paylaştığım arkadaşların da gaza getirmesiyle yemekhaneden bir meyve sıkacağı ve birkaç da bardak aşırarak odaya getirdim. Bunları yapmışken meyveleri de benim getirmem kararlaştırıldı. Kimsenin olmadığı bir zamanı kollayarak odaya dadandım. Ve en iri portakalları seçip odaya çıkarttım. Portakalların suyunu alma işlemini lütfedip arkadaşlar yaptı artık. İlk bardağı da emeklerim karşılığı bana uzattılar. Bardağa dudağımı dokunmamla bu portakal değil demem bir oldu. Arkadaşlar şaşırarak tabi ki değil bu greyfurt dediler. Böylece ilk kez ilkokul dördüncü sınıfta duyduğum greyfurt göstereninin gösterileni ile tanışmış oldum.

Aradan tekrar yıllar geçti. Samsun’da Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Son sınıfı okuyordum. Arkadaşlarımla çıkardığımız bir dergi için kitap tanıtımları hazırlıyordum. Bu amaçla Ferit Edgü’nün ‘Hakkari’de Bir Mevsim/ O‘ adlı eserini okurken şu bölümle karşılaştım:

‘Allattin geldi, gece
Hoca, dedi.
Benim kardaş hasta çok
Ölcek.
İlaç vereyim mi, dedim.
Yok dedi.
Greyfurt ver
Greyfurt yememiştir hiç…’

Ve hüngür hüngür ağladım.

Sınıfta anlatımım bitmişti. Bir sözlü anlatım, bir anı anlatımı örneği olsun diye de anlatmıştım belki tüm bunları. Tüm öğrenciler susmuş bana bakıyorlardı. O esnada duvar dibinde oturan bir öğrencim mırıldandı. Efendim dedim. Tekrar mırıldandı. Utangaçtı. Yanına doğru ilerledim ve biraz da kendisine doğru eğilerek tekrar efendim dedim. Ve o anda sorduğu soru karşısında ağlamamak için kendimi zor tuttum.

-Örtmenim! Greyfurt nedir?

Ben Mardin’de bir okulda derste bu anımı anlattığım gün Diyarbakır’da kepenkler kapalıydı. Başbakanımız Diyarbakır’daydı. Ve Bağlar çocukları polislere taş atıyordu.

Aziz Aytaş
Mardin Anadolu Lisesi
Edebiyat Öğretmeni

azizaytas@gmail.com





Bu haberin geldigi yer: mardinmardin.net | Taşın ve İnancın Şiiri...
http://www.mardinmardin.net

Bu haber icin adres:
http://www.mardinmardin.net/modules.php?name=News&file=article&sid=101