mardinmardin.net | Taşın ve İnancın Şiiri...

Gizem bulutlarının ardına gizlenmiş bir halk: Ezidiler - Amed Gökçen
Tarih: 11.10.2008 Saat: 10:33
Konu:


Ezidilerle ilgili araştırmalarını kitap olarak yayınlamaya hazırlanan Bilgi Üniversitesi tarih bölümü son sınıf öğrencisi Amed Gökçen dünyadaki Ezidi halklarını araştırıyor. Konuya olan ilgisinin nedenini açıklarken “Çünkü benim çocukluğumda tanıdığım Ezidiler kesinlikle kitaplarda anlatılanlar gibi değildi” diyor.

Hz. Ali’nin oğlu ve yetmiş yedi yakını, 10 Ekim 680 tarihinde, Emevi Halife Muaviye’nin oğlu Yezid’i halife olarak tanımadıkları için Kerbela çöllerinde açlık ve susuzluğa mahkûm edilerek öldürüldüler. Şiiler ve Sünniler arasındaki mezhep çatışmalarını başlatan bu olay, Yezid adının Müslümanlar arasında nefretle anılmasına neden oldu. Ezidilerin Yezid’in soyunda geldiğini iddia edenler, bu halkı aşağılamak amacıyla “Yezidi” dediler onlara.

Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Amed Gökçen, dört yıldır aktif olarak Ezidiler hakkında bir araştırma yürütüyor. Çalışmalarını University of Bristol, İstanbul Bilgi Üniversitesi ve Anadolu Kültür’den aldığı burslarla devam ettiren araştırmacı, dünyanın çeşitli yerlerindeki Ezidi köylerini geziyor.

Almanya’da Ezidilerle ilgili bir etnomüzikoloji çalışması da yapan Amed Gökçen’in derlemelerinden oluşan albüm önümüzdeki aylarda Kalan Müzik tarafından yayınlanacak. Yine Amed Gökçen tarafından hazırlanan Kürtçe, Türkçe ve İngilizce bir kitapçıkla birlikte satışa sunulacak olan albüm, iki CD’den oluşuyor. İlk CD’de Ezidi duaları, qewl ve beytleri; ikinci CD’de ise halk şarkıları var. Albümde yer alan eserler, Almanya’daki Ezidi Federasyonu’nun bir odasında kaydedilmiş.

Yazılı araştırmasını da kitap olarak yayımlayacak olan Gökçen ile Ezidiler, Ezidi kültürü ve Ezidiler ile ilgili araştırmaları hakkında söyleştik.

Ezidilerle ilgili olarak sadece etnomüzikoloji çalışması yapmadığınızı biliyoruz. Nereden uyandı bu kültüre karşı merak? Bu halka ilişkin akademik çalışmalar yapmaya sizi iten ne oldu?

Ben Diyarbakırlıyım ve çocukluğum orada geçti. Bizim mahallemizde yaşayan insanların çoğu Müslüman Kürt idi. Ezidi Kürtler de zaman zaman mahallemize gelir, köylerinden getirdikleri süt, tereyağı, yoğurt gibi ürünlerini satarlardı. Kürtler Türkiye’de ötekileştirilen bir halk ve birçok kişi tarafından ülkeyi bölmeye çalışan bir grup olarak görülüyorlar. Beni en çok Müslüman Kürtler’in Ezidi Kürtler’e yönelik dışlayıcı tutumu yaralamıştı çocukken. Müslüman Kürtler, kendilerine egemen güçler tarafından yapılan muamelenin aynını Ezidilere yapıyorlardı. İslam inancı Müslüman Kürtler’in çoğu için belirleyici olduğundan, Ezidilerle aralarındaki etnik bağ çok da büyük bir önem taşımıyordu Müslüman Kürtler için. Bu farkındalığın ardından Ezidiler hakkında yazılan kitapları okumaya başladım. Okuyunca gördüm ki kitaplarda anlatılan Ezidilerle benim tanıdığım Ezidiler arasında neredeyse hiçbir benzerlik yoktu. Bu durumu fark etmem benim Ezidiler üzerinde çalışmaya başlamamda etkili oldu.

Peki, tam olarak ne fark vardı sizin çocukluğunuzda tanıdığınız “gerçek” Ezidiler ile kitaplarda anlatılanlar arasında?

O dönemde Türkiye’de Ezidiler hakkında araştırma yapan insanların onlara “kelaynak sürüsü” muamelesi yaptıklarını gördüm. Kitaplarda çok gizemli, kimseyle konuşmayan, şeytana tapan, ateşlerin etrafında dönen, güneşe dönüp ibadet eden çok garip bir tarikatın mensupları gibi sunuluyordu Ezidiler. Benim çocukluğumda tanıdığım Ezidiler ise kesinlikle o kitaplarda anlatılanlar gibi değildi. Onlar günlük ekmeklerini nasıl çıkaracaklarını düşünen, sıradan kişilerdi. Hiç de öyle gizemli, kimseyle kendileri hakkında konuşmayan, köylerine kimseyi sokmayan insanlar değillerdi.

Araştırmacıların Ezidiler hakkında bu tür gerçekdışı saptamalarda bulunmalarının nedeni neydi peki? Ezidilerin yaşadıkları bölgelere gidip onlarla görüşmeden salt masa başında çalışmayı tercih etmeleri mi?

Bunun nedeni araştırmacıların Ezidi cemaatine bu tür folklorik özellikler atfederek kendilerine pay çıkarmak, kendi reklamlarını yapmak istemeleri. Benim yapmak istediğim ise Ezidileri gerçek halleriyle analiz edebilmek ve onları, üzerlerine yapıştırılmış bir takım klişelerden bağımsız olarak inceleyebilmek. Ezidilerin çoğu araştırmacıların ne istediklerinin farkında ve istediklerini verip gönderiyorlar onları.

Hangi ülkelerde yoğun olarak yaşıyor Ezidiler?

Ezidiler temel olarak altı coğrafyada yaşıyorlar: Türkiye’nin güneydoğusu, Kuzey Irak, Suriye, İran, Almanya ve Ermenistan. Osmanlı-Rus harbinden sonra Çarlık Rusya istikametinde bir Ezidi göçü gerçekleşmiş. SSCB dağıldıktan sonra geçmişte Rusya’ya göç etmiş olan insanların büyük bir bölümü Azerbaycan ve Ermenistan topraklarında kalmış. Türkiyeli Ezidilerin büyük bir bölümü, 1970’li yıllardan itibaren Almanya’ya göç etmeye başlamış ve zamanla Almanya’da bir Ezidi cemaati oluşmuş. Bu altı ayrı alanda Ezidileri incelemek gerekiyor.

Niye mutlaka altı ayrı alanda incelemek gerekiyor Ezidileri? Çok büyük farklılıklar mı var değişik ülkelerde yaşayan Ezidiler arasında?

Evet, kesinlikle çok büyük farklılıklar var. Bu bölgesel farklılıkların temelinde Ezidilerin bir kutsal kitaplarının ve devletlerinin olmaması yatıyor. Eğer Ezidilerin bir kutsal kitabı olsaydı, inançları dünyanın her yerinde, büyük olasılıkla aynı şekilde yaşanırdı. Bu halkın en büyük problemi sürekli olarak yaşadıkları coğrafyada egemen olan halkın etkisi altında kalmaları. Bu yüzden masa başında oturup Ezidiler hakkında ahkâm kesmek doğru değil. Onları kendi yaşam alanları içinde incelemek gerekiyor. Ben karşılaştırmalı bir çalışma yapıyorum. Değişik bölgelerde yaşayan Ezidiler nasıl dua ederler, nasıl davranırlar, ne tür değer yargıları ve kültürel farklılıkları vardır onu inceliyorum. Bazı temel şeyler dışında değişik ülkelerde yaşayan Ezidilerin ibadet biçimleri ve değer yargıları çok farklı. Ortak uygulamalara bir örnek vermek gerekirse, mesela hepsi de aralık ayında Tanrı’ya biat ettiklerini göstermek için oruç tutar; fakat cemaatin bir kısmı üç gün bir kısmı da üç haftaya yayılmış halde dokuz gün oruç tutar. Ruhban sınıfına dâhil olan insanların orucu ise seksen gün sürüyor.

Cenaze törenleri ise bölgeden bölgeye değişim gösteriyor. Özellikle Irak’ta, ölen kişinin yakını olan kadınlar saçlarını kesip mezar taşına bağlarlar. Ancak Ermenistan’daki Ezidiler bunların hepsini unutmuş, bir kenara bırakmışlar. O yüzden tüm Ezidiler için geçerli olabilecek sabit şeyler söylemek oldukça zor. Irak’taki Ezidiler mavi giysi giymemeye çalışıyorlar. Türkiye’de de bazı yaşlılar marul yemezler mesela. Avrupa’dakiler ise hem mavi giyerler, hem de marul yerler. Ermenistan’daki Ezidilerin bir kısmı, Kürtler’in Ermeni tehcirinde rolü olduğunu bildiklerinden kendilerini Kürt olarak tanımlamaktan kaçınıyor ve sadece Ezidiyim diyorlar. Kürtçe’nin Kurmançi lehçesini kullanmalarına rağmen konuştukları dile “Ezidaki” diyorlar.

Ezidilerin kutsal kitabı olmadığını söylediniz. Ancak çeşitli kaynaklarda Ezidilerin kutsal kitabına ait olduğu söylenen bazı bölümler görüyoruz.

Geçmişte Mushaf-ı Reş ve Kitab-el Cilwe isminde iki tane kutsal kitapları varmış. Cemaatin anlattığına göre, ikisi de Türkmen Atabeyi Bedrettin Lulu ve bazı Kürt aşiretlerinin saldırısı sonucu yok edilmiş. Kuzey Irak’ta Laleş isminde bir yerleşke var Ezidilerin kutsal saydığı. Bütün kayıtlar ve evraklar orada toplanıyormuş eskiden; dolayısıyla Mushaf-ı Reş ve Kitap-el Cilwe‘nin kopyaları da oradaymış. Laleş’e düzenlenen saldırıda orada bulunan tüm kutsal kitap kopyaları imhâ edilmiş. Buna rağmen Ezidilerin kutsal kitaplarının bazı bölümleri zaman zaman bazı kaynaklarda yayımlanıyor. Bu bölümleri bir papazın ele geçirdiği tahmin ediliyor. Ancak Ezidiler bu kopyalara hiç itibar etmiyorlar. Zaten onların asıl kopyalar olup olmadıklarını da bilmiyoruz.

Türkiye’de genel olarak hangi kentlerde yaşıyorlar? Kaç kişi olduklarına dair kesin bir bilgi var mı?

Eskiden Urfa, Mardin, Diyarbakır, Batman, Kars, Erzurum, Tunceli, Hakkâri ve Antep’in iki köyünde Ezidiler yaşıyormuş. Şimdi ise sadece Mardin, Urfa, Diyarbakır ve Batman’da Ezidiler var. Bir de Türkiyeli Ezidilerin çoğu Almanya’da yaşadığı için sürekli Almanya ile Türkiye arasında gidip gelen bir grup var. Sürekli Türkiye’de yaşayanların sayısı 300-400’ü geçmez. Ezidilerin Türkiye’de yaşadığı toplam köy sayısı ondur. Bir kısmı da Müslümanlarla aynı köyde yaşamakta.

Ezidiler içe kapanık bir cemaat. Herkese kolay kolay güven duyup içlerine almıyorlardır herhalde. Siz nasıl kazandınız onların güvenini?

Diyarbakır’da Ezidi bir gençle tanıştım. Onun ve ailesinin referansıyla Ezidi köylerini gezdim. İlk olarak birlikte Urfa Viranşehir’e gittik. Ezidilerin çoğu birbirini tanır ve bilir. Bu yüzden kendi toplumları içinde sevilen, sayılan birinin referansıyla görüşmeye gittiğiniz zaman avantajlı oluyorsunuz.

“Melek Tavus,” Ezidi inancında büyük bir öneme sahip. Nedir bu melek?

Ezidilik sanılanın aksine tek tanrılı bir din. Bu tanrının, Melek Tavus da dâhil olmak üzere herşeyi yarattığına inanıyor Ezidiler. Müslüman, Hıristiyan ve Musevilerin “kötülük meleği” olarak adlandırdıkları meleğe Ezidiler Melek Tavus der. O yüzden Ezidilerin “Şeytan”a taptıklarına dair yanlış bir inanış var. İslam inanışına göre; Tanrı dünyayı yarattıktan sonra ilk insanı yani Âdem’i yarattı ve herkesin ilk insana secde etmesini istedi. “Kötülük Meleği” secde etmediği için Allah’a şirk koşmuş oldu. Bu yüzden İslam inanışına göre lanetli bir melektir “Kötülük Meleği”.
Ezidi inancında bu böyle değildir oysa. Tanrı ilk olarak Melek Tavus’u yaratır. Tanrı ile Melek Tavus karşılaştıklarında Melek Tavus dünya yaşamının sınavlardan oluştuğunu bilmektedir. Melek Tavus Âdem’e secde etmez, çünkü bunun da hayattaki sınavlardan biri olduğunu bilir. Tanrı onu daha sonra affeder ve dünyanın yönetimini ona verir; dünyayı da şu an Melek Tavus yönetmektedir. Yani sanılanın aksine Ezidiler bir “kötülük meleğine” tapıyor değiller; o meleği algılayış biçimleri diğer tek tanrılı dinlerden tamamen farklı.

Ezidilerin güneşe taptıkları yönündeki söylentiler de yanlış bilgiler arasında galiba... Bu söylentilerin temelinde ne yatıyor?

Doğadaki birçok unsur onlar için önemlidir: Güneş, toprak, su, ateş... Bunun yanında bazı dağlar, nehirler, ağaçlar ve kaya parçaları da onlar için kutsaldır. Güneşe dönüp dua etmek gibi bir ritüelleri vardır ama sanılanın aksine güneşe tapmazlar.

Ezidi inancıyla ilgili anlattıklarınız bana Zerdüştiliği anımsattı. İki inanç arasında bazı benzerlikler olduğunu söyleyebilir miyiz?

Evet, birçok Ezidiye göre Ezidilik, Zerdüştiliğin belli bir kalıba oturtulmuş halidir. Ancak şu an iki inanç birbirinden çok farklı. Çünkü Zerdüştilikte iki tanrı, yani Ahuramazda ve Ehrimen sürekli savaş, ya da husumet halindedir. Ezidilikte ise kesinlikle böyle bir şey yok. Tanrı’nın kendi yarattığı bir varlıkla rekabet halinde olması düşünülemez.

Zerdüştilerin tanrısı Ahuramazda, Kürt Enstitüsü’nün sembolü değil mi?

Evet, çünkü Kürtlerin büyük bir kısmı kendilerini tarihsel olarak Zerdüştiliğe bağlıyor ve İslamiyetten önceki dinlerinin de Zerdüştilik olduğunu söylüyorlar. Ezidiler de aynı şeyi ifade ediyorlar. Aslında Ezidilik Kürtlük, Kürtlük de Ezidilik için önemli. Kürtler antik tarihlerini Ezidilik üzerinden şekillendiriyorlar. Ezidiler de kendilerini Kürtlük üzerinden tanımlıyor ve bu şekilde bir milli duygu oluşturuyorlar. Kendilerinin geçmişte güneşe tapan bir halk olduklarını, ancak 12. yüzyılda Şeyh Adi bin Musafir tarafından Ezidilik inancının temellerinin oluşturduğunu söylüyorlar.

Ezidi kelimesinin etimolojisi hakkında bilgi verebilir misiniz?

“Ez,” Kürtçe’de ben demektir. “Ezdâ” ise vermek, yapmak, oluşturmak, yaratılan, var edilen anlamlarına geliyor. Ezdâ’yı tamamlayan şey ise Hûda’dır. Hû yapan, oluşturan, var eden manası taşır. Daha açık bir ifadeyle Tanrı demektir Hûda. Ezdâ ile Hûda bir birliktelik oluşturur.

Türkiye’deki Ezidilerin nüfus cüzdanlarındaki din hanesinde ne yazıyor?

Yüzde 99’unun nüfus cüzdanında “bilinmeyen din” yazıyor. Bazen de hiçbir şey yazmıyorlar ya da o kısma çarpı işareti koyuyorlar. Ezidiler üzerine bu kadar kitap yazılıyor, araştırmalar yapılıyor ama devlet tanımıyor bu dini.

Kendi kültürlerinin devamlılığını sağlamak için kurdukları dernekler var mı?

Batman’da çok aktif olmayan bir dernekleri var. Almanya’da ise Ezidi Federasyonu var. Bu federasyon Almanya’daki Ezidilerin diğer ülkelerde yaşayan Ezidilerle koordinasyonunu sağlıyor. Bunun yanında Ezidiliğe ilişkin kitaplar yayımlıyor, dergi çıkarıyorlar. Bir “Kültür Evi” de kurmuşlar. Ayrıca Irak’ta da Ezidilerin kendilerine ait bir kültür merkezleri var.

Bu halk genelde hep sorunlu coğrafyalarda yaşıyor. Kendilerine yönelik, inançlarından kaynaklanan bazı baskılar söz konusu mu?

Ezidileri Almanya’ya götüren şey, burada yaşadıklar baskı zaten. Baskı gören Ezidiler gidince geride çok küçük bir grup kaldı. Ama onlar da artık bu coğrafyada yaşamak istemiyor, akrabaları ve sevdikleriyle birlikte olmak istiyorlardı. Bu yüzden baskı görmeyen Ezidiler de bir süre anlaşılır sebeplerle Almanya’ya ve diğer Avrupa ülkelerine göç ettiler.

Türkiye’den Almanya’ya Ezidi göçünün özellikle yoğunlaştığı bir dönem var mı?

1980’li yıllarda başlayıp 1990’ların ortalarına kadar devam eden bir göç var. 10 binlerden 300’e kadar düştü Türkiye’deki Ezidilerin sayısı. Ama ilginç bir biçimde buradan göç eden Ezidiler topraklarını satmıyorlar. Aslında belli bir yaşın üzerindeki Ezidiler köylerine dönmek istiyorlar ama çocuklarını ikna edemiyorlar. Orada yeni bir kuşak oluşmuş ve gençler Avrupa’dan ayrılıp Mardin’in bir köyünde yaşamak istemiyor. Yaşlılar öldükleri zaman doğdukları köye gömülüyorlar. O yüzden Güneydoğu’daki Ezidi köylerinde yaşam izi olmadığı halde mezarlıklar devamlı yenilenir. Doğdukları topraklara ancak gömülmek için geri dönebiliyor Ezidiler.

Amed Gökçen

Taraf gazetesi 10 Ekim 2008





Bu haberin geldigi yer: mardinmardin.net | Taşın ve İnancın Şiiri...
http://www.mardinmardin.net

Bu haber icin adres:
http://www.mardinmardin.net/modules.php?name=News&file=article&sid=100