İçeri Buyrun
· Ana Sayfa
· Eleştiri - Öneri
· Foto Galeri
· Haber Ekle
· Hesabınız
· Konular
· Kısa Yollar
· Mardin Sözlüğü
· Misafir Defteri
· Search
· İçerik
Okumadan Girme
·Sitemiz Hakkında
·İlkelerimiz
·Künyemiz
Kardeş Siteler

Haber Başlıkları
Piyasa Verileri
Şu an bu bloğun içeriği yok.
Yazarlar

"Tanrı Dağı Kadar Türk, Hıra Dağı Kadar Müslüman!" - Ayşe Hür

Gönderen: editor - 21.02.2008 Saat: 05:05
Konu: Ayşe Hür
Ayşe Hür

Türk-İslam sentezi sanıldığı gibi 1980’de ortaya çıkmış bir görüş değildir. Aksine kökleri 19. yüzyıla kadar giden Türkçülük-İslamcılık yarılmasına çözüm bulmayı hedefleyen ideoloji olarak ortaya çıkışı ‘Çok Partili’ rejime geçilen 1940’lı yıllara götürülebilir. 1945’te Nihal Atsız ve Reha Oğuz Türkkan başta olmak üzere ırkçı-Türkçülerin yargılandığı Turancılar Davası’nın mahkumiyetle bitmesinden itibaren ırkçılar söylem değiştirmişlerdi.

Bu metaforik ifade günümüzde sıkça atıfta bulunulan Türk-İslam Sentezi adlı düşünceyi anlatmak için Alparslan Türkeş tarafından kullanılırdı. Sloganın ilk unsuru olan Türkistan’daki Tanrı Dağ(lar)ı’nın 5-6 bin metre yükseklikte olduğu, Arabistan’daki Hıra Dağı’nın ise 500 metrelik bir tepecik olduğu düşünülürse, sentezin etnik vurgusu, dinsel vurgusuna göre çok baskındı demek mümkün. Türk-İslam sentezinin tarihsel gelişimine geçmeden temel unsurlarını özetleyelim:

1) Sentezcilere göre ‘Türk Kültürü’ çok eski, dünya tarihinde önemli yeri olan, gelenekleri olan, coğrafi açıdan yaygın, cihan hakimiyetini sağlamış bir kültürdür. 2) Türkler, beyaz ırktan, insancıl, adil, hiçbir zaman kan dökmemiş, hoşgörülü, laik, zayıflara, yaşlılara, kadınlara, aileye ve orduya saygılıdır. 3) Din ‘milleti millet yapan’ değerlerin en başta gelenidir. Din sayesinde, ‘Müslüman Türk’, ‘nefsini bilen’, ‘kendini bilen’, ‘Rabbini bilen’ ‘fazilet sahibi’ nesiller yetiştirir. 4) Din, Türk'ü kendisine yabancılaşmaktan ve Batı’ya benzemekten kurtaran en önemli öğedir. 5) İslamiyet adeta Türkler için indirilmiş bir dindir, çünkü İslam uygarlığıyla Türklerin İslamiyet öncesi kültürleri arasında büyük benzerlikler vardır. Bunlar, tek tanrı inancı, ruhun ölümsüzlüğüne inanç, adalet duygusu, aile ve ahlakın önemidir. 6) Ancak, Türkler de İslamiyet’e büyük ‘hizmetler’ yapmıştır. Bunlardan en önemlisi Haçlı Seferleri’ni durdurmalarıdır. Eğer bu olmasaydı, İslamiyet yerine Hıristiyanlık ‘cihan’ hakimi olurdu. 7) Sentezin Kemalist olmayan tek kavramı ‘Fetih’ tir. 1453’te Konstantinopolis şehri neredeyse kendiliğinden yıkılacak kadar güçsüz olduğundan Osmanlı ordularının şehri fethetmeleri için yeterince büyük bir askeri başarı sayılmayacağı için vurgu, şehrin fiziki fethine değil, Hıristiyanlığın sembolik fethine yapılır. Bunun nişanesi ise Aya Sofya’nın camiye çevrilmesidir. Bu açıdan Aya Sofya’nın 1935’te müzeye çevrilmesi Türk-İslam sentezcilerinin hala hazmedemediği bir adımdır.

Aydınlar Ocağı

Türk-İslam sentezi sanıldığı gibi 1980’de ortaya çıkmış bir görüş değildir. Aksine kökleri 19. yüzyıla kadar giden Türkçülük-İslamcılık yarılmasına çözüm bulmayı hedefleyen ideoloji olarak ortaya çıkışı ‘Çok Partili’ rejime geçilen 1940’lı yıllara götürülebilir. 1945’te Nihal Atsız ve Reha Oğuz Türkkan başta olmak üzere ırkçı-Türkçülerin yargılandığı Turancılar Davası’nın mahkumiyetle bitmesinden itibaren ırkçılar söylem değiştirmişlerdi. Artık ‘Turancılık’ yerine ‘milliyetçilik’; ‘Bozkurtlar’ yerine “milliyetçiler’; ‘Türk ırkı’ yerine ‘Türk milleti’ terimlerini kullanıyorlar, Millet, Orhun, Kopuz, Büyük Doğu, Hareket gibi yayın organları ile tezlerini Türk Gençlik Teşkilatı (1946), Kıbrıs Türk Kültür Derneği (1948), Komünizmle Mücadele Derneği (1954) gibi örgütleri aracılığıyla kitlelere anlatıyorlardı.

1960 darbesinden sonra 1961’de Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü ile isim babalığını Necip Fazıl Kısakürek’in yaptığı Anadolu Kulübü kuruldu. 1962’de kurulan Türkçüler Derneği, 1964’te yerini Türkiye Milliyetçiler Derneği’ne bıraktı. 1965’te muhafazakar-dinci çizgideki 1000 Temel Eser Dizisi yayınlanmaya başladı. Alparslan Türkeş ve kurmayları, 1968’de Ülkü Ocakları’nı ve faşist gençlik örgütlerinin çekirdeğini oluşturan komando kamplarını kurdular. 1965’te ele geçirdikleri Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin (CKMP) ismini Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olarak değiştirdiler. 1970’lerde faaliyete geçen Milli Türk Talebe Birliği, Yeniden Milli Mücadele Derneği, Kültür Ocakları, Milli Gençlik Vakfı ve Ülkü Ocakları gibi örgütler, sağcı öğrencilerin bir araya geldikleri çatıları oluşturuyordu.

Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi hocalarından Fuad Köprülü ve Zeki Velidi Togan gibi Türkçü ideologların öğrencisi olan ve doktorasını Selçuklu Sultanı Melikşah üzerine veren Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, öğrencilerden çok öğretim üyelerine ve aydınlara hitap edecek bir oluşum arayışına girmiş ve 1969’da 70’e yakın fikir adamını 2. Milliyetçiler Kurultayı’nda buluşturmuştu. Bu tarihten sonra bir yıl boyunca sürekli toplantılar yapan muhafazakar aydınlar, sonunda Süleyman Yalçın’ın isim babalığını yaptığı Aydınlar Ocağı’nı kurdular. Kuruluş için Demokrat Parti’nin iktidarı alışının 20. yıldönümü olan 14 Mayıs 1970 seçilmişti.

Aynı tarihlerde faaliyette olan İlim Yayma Cemiyeti ile dirsek teması içinde, resmi ideoloji yapımında önemli roller üstlenen Aydınlar Ocağı’nın kurucularından ve uzun yıllar yöneticilik yapan Süleyman Yalçın’a göre ‘Türkün en kısa tarifi, Türkçe konuşan Müslüman’ şeklindeydi.

Darbecilerin sentez aşkı

Türk-İslam Sentezi, 1980 darbesi sonrasında olağanüstü koşulların yaşandığı bir dönemde, yitirilen toplumsal düzenin yeniden sağlanacağı ve birliğin ve bütünlüğün ilelebet korunacağı vaadini örgütleyerek ideolojik ufkunu çizdi. 1980 sonrası TTK’nin yerine açılan Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu (AKDTYK) Türk İslam sentezinin en önemli ideoloji üretim merkezi oldu. Yedi kişilik yönetim kurulunun Cumhurbaşkanı tarafından atanan dört üyesi Türk-İslam sentezcisiydi. Kurumun 20 Haziran 1986 tarihli 10. oturumunda sunulan raporda Türk kültürü, Asyalı ve Müslüman olarak tanımlanıyordu. ‘Soydaşlar’, ‘Dış Türkler’, ‘Pan Turanizm’, “Türklerin İslamiyet’e hizmetleri” gibi kavramlar bu tarihten sonra daha sık kullanılmaya başladı.

1980’den sonra İmam Hatiplerin açılmasını, din derslerinin zorunlu olmasını Ocağın empoze ettiği iddia edilir. Ancak 1988’den sonra, Aydınlar Ocağı’nın MHP’nin kontrolüne sokulması girişimleri ile birlikte, Ocak eski saygınlığını ve etkisini giderek kaybetmişti. Kemalist blok içindeki bir kanadın Türk-İslam sentezine direniş gösterdiğine dair bir örnek ise 1992’de Danıştay’ın Aydınlar Ocağı’nı ‘kamuya yararlı kurum’ olarak tanımlamayı reddetmesiydi.

Dış faktör olarak ‘Yeşil Kuşak Projesi’

Türk-İslam sentezi tümüyle yerli bir ideoloji olmakla birlikte, 1980 sonrasında kazandığı itibarı biraz da ABD’nin Sovyetler Birliği’ni ‘İslamcı ülkeler ve hareketlerle çevirmek’ için tasarladığı ‘Yeşil Kuşak’ projesine borçlu. Hatırlanacaktır, Sovyetler Birliği, Afganistan Başbakanı Hafızullah Amin'in çağrısı üzerine 24 Aralık 1979'da Afganistan'ı işgal etmişti. ABD buna tepki vermekte gecikmedi. SSCB'nin etkisizleştirilmesi için Başkan Carter ve danışmanı Zbigniew Brzezinski'nin akıl hocalığında, ileride 'Yeşil Kuşak Projesi' olarak anılacak bir sarmalama planı oluşturuldu. NATO ve Varşova Paktı'nın kıyasıya mücadele içerisinde bulunduğu Soğuk Savaş yıllarının ürünü olan bu doktrine göre, kapitalist bloğun başını çeken ABD, Sovyetler Birliği'nin temsil ettiği sosyalist bloğun Kafkaslar, Ortadoğu ve Asya'da yayılması olasılığına karşı genelde İslamî öğelerle kamufle edilecek siyasi bir yönelim ortaya çıkarmaya çalışıyordu. Bu kapsamda bir tarafta kontrgerilla biçimindeki çekirdek askeri oluşumlara gidilirken, bir tarafta da ABD ile bağlantılı anti-komünist Müslüman örgütler kurulacaktı. Bu doktrinin en önemli uygulayıcıları arasında Pakistan ve Suudi Arabistan vardı. Türkiye ve İsrail'in de önemli rolleri olduğu anlaşılıyordu. Pakistan Devlet Başkanı Ziya’ü-l Hak 'Pakistan'ın etki alanını Afganistan, Özbekistan ve Tacikistan yoluyla İran ve Türkiye üzerine kadar yaymayı' planlıyordu.

ABD, Yeşil Kuşak Projesi'nin ilk adımı olarak Ocak 1980'de bölgede SSCB'ye karşı savaşan güçlere her türlü desteği verme kararı aldı. O yıllarda Afganistan'daki mücahitler çeşitli fraksiyondan oluşuyordu. Bunların hemen tamamı birbiri ile toprak anlaşmazlıkları, kan davaları ya da esrar ticaretinin kontrolü gibi nedenlerle savaş halindeydi. Ama ABD her türlü yöntemi kullanarak bunları bir araya getirmeyi başardı.

CIA, başta Mısır, Çin, Polonya, İsrail olmak üzere dünyanın başka yerlerinden toparladığı her türlü silahı mücahitlere akıtıyor, terör ve imha ekipleri mücahitleri eğitiyorlar, kimyasal ve elektronik zamanlama aletlerinin nasıl kullanılacağını, bomba yapımını öğretiyorlardı. Mücahitler tarafından ilk kullanılan Batı tipi uçaksavar sistemleri İsviçre yapımı Oerlikon'lar ile İngiliz yapımı Blowpipe füzeleri idi. Daha sonra da ABD'li Stinger'lar geldi. ABD'li uzmanlar uydu iletişimin nasıl kullanılacağını öğretti.

1981'de Başkan seçilen Reagan, her ne kadar Orta Amerika'yı stratejik açıdan daha önemli görüyorsa da Carter politikalarını devam ettirdi. 1984'te Amerikan kongresinin iki üyesi Afganistan'daki mücahit kamplarını ziyaret ettiler. Ardından 1987'de askeri yardım miktarı 65 bin tona ulaştı. Bu baskılara dayanamayan SSCB 1989'da Afganistan'dan çekildi. Bu, SSCB'nin de dağıldığı yıldı. İki yıllık kargaşa döneminden sonra ABD ve Rusya yerel güçlere yardımı kesmeye söz verdi. Ama, mücahitler Nisan 1992'de başkent Kâbil'e girerek İslam Cumhuriyeti'ni ilan ettiler. Tacik kökenli Burhanettin Rabbani devlet başkanı, kökten-dinci Gülbeddin Hikmetyar başbakan oldu. Yeşil Kuşak, 2. Dünya Savaşı'ndan beri yürütülen en önemli toplumsal dönüşüm projesiydi. Milyarlarca dolar harcandı, geride 1 milyondan fazla ölü, 500 milyon öksüz-yetim ve sakat kaldı. Afganistan’ın toprakları talan edildi, halk açlık ve yoklukla karşı karşıya bırakıldı. Ama amaca ulaşılmış, SSCB ve Doğu Bloğu tarihe karışmıştı. Daha da önemlisi gerektiğinde yönlendirilebilecek yüzlerce silahlı grup oluşturulmuştu. 27 Aralık 2007’de bir suikaste kurban giden Benazir Butto’nun ülkesi Pakistan’da olup bitenleri bu tarihçe ışığında ele almakta fayda var.

Ayşe Hür

 
İlgili Bağlantılar
· Daha fazla Ayşe Hür
· Haber gönderen editor


En çok okunan haber: Ayşe Hür:
Hoşgörü (!) Tarihimizden Bir Yaprak: Süryaniler - Ayşe Hür

Haber Puanlama
Ortalama Puan: 0
Toplam Oy: 0

Lütfen bu haberi puanlamak için bir saniyenizi ayırın:

Mükemmel
Çok İyi
İyi
İdare Eder
Kötü

Seçenekler

 Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa

""Tanrı Dağı Kadar Türk, Hıra Dağı Kadar Müslüman!" - Ayşe Hür" | Hesap Aç/Yarat | 0 yorum
Yorumlar yazarlarına aittir. İçeriklerinden biz sorumlu tutulamayız.

Anonim kullanıcı yorum yazamaz, lütfen kayıt olun
© 2007 mardinmardin.net